20 Ekim 2012 Cumartesi

MİSAFİR OL BANA

Barındırdığım bütün misafir duyguları uğurlamaya başladım yavaştan
Eksik etmedim ikramlarında, hepsine hayatımda yer verdim
Bohçası elinde olanda vardı, kendini  hiç gitmeyecekmişcesine  kalıcı zanneden de
Ruhumun sokak aralarında  darbuka çalmayı teklif etmiştim ben onlara
Ben onlara  Ziyafet sofrasında yer verdim karşılıksız
İstediğim  altyazısı huzur olan bir film , film içinde bir hayattı
Hayat içinde başrolde sen , ipek bir gecelik içinde  yekin yeki sen

2 Aralık 2011 Cuma

İNSAN TOPLUM İLİŞKİSİ

              Toplum kişinin aynasıdır ve insanın kabesi ana rahmidir. Kişi nereye dönerse dönsün , aynada yine baktığı kendisidir  gördüğü ise ailesidir yaşadığı toplumdur.

             İnsan , sahip olduğu aileyi , dilini , dinini, ırkını , doğduğu toprakları , ailesinin statüsünü seçme şansına sahip değildir. Kendisi için tamamen tesadüfü ve şansa olack yaşamı, sahip olduğu aile için planlı bir çalışmanın ürünüdür. Yani kişinin bu şartlarda kısmı özgürlük alanı bulunmaktadır O kısmi özgürlük alanıda aileisnin ona hazırladığı şartlarla ortadan kalmakta ve ergen yaşa kadar ailesinin özgürlük anlayışını yaşmaktadır. Nitekim aile bireyleride doğduğunda bu şartları seçme imkanı yoktu.
            Ailesinin ve toplumun kısmı özgürlük anlayışı iiçinde yetişen birey daha sonra oluşacak kendi düşüncelerini uygulamakta zorluk çeker. Örneğin din değiştirmenin yadırgandığı bir toplumda yetişkin yaşa gelen birey din değiştirmek istediğinde bunun özgürce dile getiremez ve yaşam imkanı bulmaz yaşadığı takdirde ise çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalır. Yani toplum ve aile insanı etkileyen en önemli faktördür. Toplum yapısı kişinin özgürlük sınırlarını belirlemesindeki en büyük yardımcısıdır.Bu şekilde kişinin takındığı davranışların sergilediği hareketlerinde en büyük etkileyici faktörüdür. Toplum bu kadar etkiliyken kişinin davranışlarında ,bireiyn yaptığı kötü hareketleri , oluşturduğu eski tutumu kabulde etmez. Yani toplum kendi içinden yetişen bir hırsızın davranışlarında etkili olduğunu kabul etmezken başarılı bir doktorun kendi içinden yetişmiş olduğunu rahatça ifade eder.

         Kimse hırsız , katil yada doktor olarak doğmaz ve her bebek masumdur. Masum olarak safa doğan çocukları kötülük yapma iten şartları hazırlayan toplumdur. Bir bebeğin katil doğmayacağı aşikardır. İleride bu bebek şayet katil oluyorsa da bunun en büyük sebebi toplum şartlarıdır. Ve asıl katil yeterli eğitim verememiş toplumdur. Fakat yüzsüz toplumun böyle bir öz eleştiriye sahip olduğunu görmek nerdeyse imkansızdır.Öyle ki bu bireyleri ayıklamak ve engellemek için eğitmi düşünmekten acizler ve güngectikçede kişiye yönelik cezai yöntemi geliştirme çabası içine girmişlerdir. Bundan 3 sene öncesine kadar bile devlet bakanları daha geniş modern hapishane vaadleri veiriken gurur verici bir iş yaptığını sanmaktaydı. Aynı bakan toplulukları eğitimi dahada paralı hale de getirerek ayıklama işlemini bariz hale getirmiştir. Kendisinde hata bulmayan yüzsüz toplumun bu tutumu toplumlar arası sınıfı gittikçe de açar hale gelmektedir. Eğitim kurumları yerine hapishaneleri modernleştiren toplum bu sistemle ancak kıçına kına yakabilir.


            KENDİ YETİŞTİRDİĞİ KATİLİ YİNE KURDUĞU MAHKEMELERDE YİNE KENDİSİNİN İDAM ETMESİ YILLARCA HAPİSE ÇARPTIRMASI AHMAKLIKTIR VE DEĞİŞTİRİLMEMİŞ BİR GERÇEKTİR. 21.Y.Y. HALA EĞİTİMİN (AMA HERKES İÇİN EŞİT VE ÜCRETSİZ EĞİTİMİN )ÖNEMİNİ ANLAŞILMAMIŞ OLMASI MESELEYE NE KADAR DAR YÜZEYSEL BAKTIĞIMIZIN KANITIDIR. KATİL TOPLUM, KENDİ YETİŞTİRDİĞİ KATİLİN ,KATİLİDİR.
HAPİSHANELER DEĞİL OKULLAR AÇILSIN, SİLAHLI GÜVENLİKLER DEĞİL ÖĞRETMENLER YETİŞSİN. DOKTORLAR KURŞUN YARASI TEMİZLEMEK İÇİN DEĞİL TIPTA İLERLEME İÇİN ÇALIŞSIN , KANSER İÇİN ÇALIŞSIN. AMA ART NİYETLİ KIT ZİHNİYELİ ŞAHSİYETLER BUNU HEP ÖNÜNE GEÇTİLER VE KENDİ İSTEDİKLERİ DÜZENİ YARATMA ÇABASINDA BAŞARILI OLDULAR. TOPLUMDAKİ STATÜSÜNÜ KORUMA İSTEDİĞİ ONLARI BENCİLLEŞTİRDİ MAYMUNLAŞTIRDI. DÜZENDE KAYBEDECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN DÜZENSİZLİĞİ İSTEYEREK BASKININ HEGOMONYASINI KULLANDI VE STATÜSÜNÜ KORUMUŞ OLDU. SINIFINI KORUDU FARKINI KORUDU

           SONUÇ OLARAK TOPLUM KENDİ KATİLİNİN KENDİ RAHMİNİN ESERİ OLDUĞUNU KABULLENMELİ VE ÇÖZÜM YOLUNU DÜŞÜNEREK BULMALI.ART NİYETİN ,BENCİLLİĞİN İNSANI MAYMUNLAŞTIRDIĞINI VE NESLİNİ TÜKETTİĞİNİ GÖRMELİ .AYRICA EĞİTİMİN ÖNEMİNİ ANLAMK İÇİN KİMSEYE DE BİRKAÇ YÜZYIL LAZIM DEĞİL.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Payıma Düşen Kader Sana NE Diyeyim

   





  Nerde yakalandık böyle bu tufana?
       Nehirleri aşmayı düşünmek tamamda batmakta neyin nesi henüz yolun başındayken  .
   
         Saat yönünde dönüyor hayat hergün , senin bittiğin yerde bu hayatta bitecek. Mutlu olmak istiyorsun çaresini arıyorsun ama hep meşgul çalıyor. Her daim yolcu kalıcağını bilmek  kötü şey.
       Bana Bir bilet kes  bu son olsun.


         Bu yolun sonu olmalı diye düşünmek  anadan doğma bir fikir bizim için , tabi onun içinde .17 yaşa gelmesi bir şeyler için yeterliydi ve sakalları da tam anlamıyla çıkmıştı. Ona göre her şey olabilirdi. Ölmekten korkmamak için  her gün ölüme yakın yaşamak gerekirdi. O da tam böyle yaşıyordu. Tam bir fakir romanı olacak onun için, edebiyat yapabilse ya bide  fakir edebiyatını tanısa  herkes.


     Tek derdi annesi , tek  gücü annesi , tek desteği annesi . Keşke babamda olsaydı demedi çünkü hiç bilmediği bir duyguyu istemek çaresizliğe inançla bağlanmak gibi geliyordu. Bir günün kaçta kaçında çalışması laızm insanın karnını doyurabilmesi için?     6   , 8  , 10 , 12


      Uyumak dışındaki her saat çalışması gerekiyorsa  sırf annesiyle doyabilmesi için, ben böyle işin ...    diye düşündü hergün.  17 sinde  30 gibi görünmesinin nedenini açıklayacak hiçbir kitap yoktu. Ve bunun adalet olduğunu söyleyebilecek bir dindar.Onun için öncesi yok anlatmaya da gerek yok   artık yeni var   miladınıda çizdi ve kendisinin mesihi kendisiydi. Zor oldu ama yapmalıydı yapacaktı.
     
           Buna benzer çok şey geçiyordu aklından ,kafasını  bir demir parçasına dayamış  içmesini bilmediği sigarayı  elinde tutarken. Geliyorlar görüyor ama hala aklı annesinde kalıyor. Bir parçası  onu tutuyordu ama son  kez bağırıyorlardı gemi kalkıyorrrrrr diye . Mülteci olmak biraz para kazanıp annesini rahata kavuşturmak istediği tek şey. Hatta  gelince   annesinin istediği bir kızla hemen evlenip mutluluğu bu kısa tabloya sığdırmak istiyordu. Şimdi annesnden ona dair yanında olan tek şey   birlikte çektirdiği bir resim.
     
           NE kadar çok insan var böyle , sanki bütün bir kasaba buralardan kaçıyor gibi geldi bir an . Yanında öksüren adam için , ses tonundan anladığı kadarıyla , iyide  bu yolculuk için çok yaşlı diye düşündü.
 Bebek mi?
 Ağlayan bebek vardı gemide göremediği bir yerlerde.Denizin karanlığı yetmiyordu sanki gemide de  hiç yoktu. Kimin nerede olduğunu  ancak öyle anlayabilirdi. Ama sürekli ona dokunan birileri vardı sağında solunda önünde arkasında  rahat edemedi bir türlü. Bebek ağlamaya devam ederken kadının susması için ona tokat attığını anladı
       Terliyordu ,  mendilini çıkarmak için bile haraket etmesi zordu. Kaç saat daha dayanabileceğini düşündü. Sonra mendil için bir hamle yaptı ve çıakrtıp  terini silmeye başladı. Bebeğin tekrar ağlamaya başladığını duyunca   güldü . Yan tarafta ise  yaşlı adamın öksürdüğünü duyuyordu hala, biraz yatabilseydi ya ne güzel olurdu. Yanındaki yaşlı adamın birşeylere yaslandığını farketti plastik gibi bişeydi belli , bende de olsaydı bende rahat ederdim biraz diye düşündü .
Saat kaçtı acaba?


      Bir parça yemek olsaydı keşke , mola veirirmiydikk , şu lanet bebek en zaman susacak , bu adam nedne ilacını içmiyor  offf   .  Kaptanın yanına gidebilirmiydim  ki? sabah olsa keşke  ışık oslaydı biraz.




      4 ambulans kıyıda bekliyordu. Bot ile gelen   3 kişi  battaniyeye sarılı bebeği  hemen ambulansa soktular. Nefes alıyordu  ama çok üşümüştü. Hemen hastaneye götürdüler bebeği . Batmış olan  geminin içinde ki tek canlıydı  o. Şişme bir yastığa sarılı  bir şekilde duruyordu  deminin etrafında .


    Batmış gemidekileri kurtarmak için seferber oldu  bütün dalgıçlar ,  kurtarma ekipleri , anlaşılana göre  ülkeye kaçak insan sokmaya çalışan bir  kaçak yolcu gemisiydi. Dalgıçlar su üstüne çıkmış insanların nabızlarına bakıyorlardı, yaşıyor olma ihtimalini düşünerek . Ortalik mahşer yeriydi her tarafta cesetler görünüyordu .Ekipler cesetleri örtmek için  örtü bulamıyordu.


     Panik yapmayın panik yapmayın bağırıyordu tok sesli bir adam. Herkesin kurtulacağından bahsediyordu ama kimse ona inanmıyordu.  Gemi su almaya çoktan başlamıştı. Onun film gibi düşünecek bir hayatı yoktu onun bir tek düşünecek annesi vardı ve onu düşündü çok kısa süre. Daha fazla düşünemezdi  çünkü panik onuda kaplamıştı. Herkes ayaklanmaya bağladı. Ağlayan bebeği sesler içinde ayırt edebiliyordu ,ses sanki dahada yakına geliyordu.


    Genç bir çocuğun cesedini çıkarttı dalgıç hemen gemideki ekibe doğru uzattı. Gemiden hemen onu  içeriye götürdüler nabzına tekrar baktılar ama ölüydü. Üzerine baktılar kimlik için ama üstünden tek çıkan  bir resimdi . Bir anne ve yanında ufak oğlu. Köy yerinde çekildiği belliydi ıslanmıştı ama belli ediyordu. Ekipler resmi  aldılar üzerini örttüler . Resmi bir tanesi kendi cebine koydu ve diğerleriyle ilgilenmeye başladılar.


      Bu devirde yaşayabilmek zor dedi  kurtarma gemisinde ki adam. Bu insanların bir umut ile  gitmeye çalıştıklarından bahsettiler akşam saatlerinde. Artık herkes çıkartılmış tek canlı ise bir bebek kalmıştı. Onuda  kimin şişme yastığa bağladığını öğrenemeyeceklerdi. DAha önce mudahale şanslarını tartışmaya başladı kurtarma ekipleri  zor bir akşam geçirdiler malum.


     İçlerinden bir bayan  yaşlı gemi çalışanına
-Üstümü değiştirmek için  odasını kullanabilmiyim diye sordu. Evet cevabını duyacağına emindi  ve  adamın odasına doğru ilerlerdi. Sırılsıklam olmuştu ve yıpranmıştı. Adam ona kapıyı açtıktan sonra  gitti.


      Her tarafı yazılarla  resimlerle doluydu oda . Özlem dolu şiirler  ve yazılar .  Eskiye dair bir çok resim  ister istemez bakıyordu ki dolabın üstündeki resmi gördü. Heyecan bastı birden her yerini aslında bu korkuydu belkide çaresizlikte denebilirdi.Cebinde ki resmi çıkarttı . Denizden çıkarttığı gençten bulduğu resime baktı birde  dolapta resme. Uzun süre bekledi oda da


     Çoçuğun onun oğlu olduğunu düşüncesi aklına hemen yerleşti. Ama adamın oğlunu tanımamış olmasının nedenini düşündü. NE yapmalıydı? Nasıl yapmalıydı ? Nasıl anlatmalıydı ki ? İlkkez ölüm habneri vermeyecekti ama bu sefer çok tuhaf hissetmişti kendini.


    Yaşlı adam kapıyı çaldı.
-ordamısınız bayan   diye sordu.  Çıkıyorum cevabını alınca bir süre daha bekledi. Kadın odadan çıkınca  adam bir şeyinin olup olmadığını sordu. Uzun süre kalmıştı.


   Biraz sonra adam odaya girdi üstünü değiştirmek için . Oda yorgundu birçok ceset görmüş ve duygulanmıştı aklına oğlu ve karısı gelmişti. Üstündekileri çıkartırken  gözü dolaba ilişti ve titriyordu. Karısı ve çocuğunun olduğu resmin aynısından bir tane daha duruyordu vede ıslaktı.


 Üstünde" buradayım baba" yazan bir not



11 Kasım 2011 Cuma

JAPONUN BİRİ BİRGÜN




Fayların başını enkazlar sarmış
Gözyaşları durmaz akar
Kim bilir güneş ufuktan ne zaman doğar,
Tutunalım arkadaşlar


Feryadımızı tüm dünya dinledi
Depremin sert tokatı ile inledi inledi


Bu binalar ve denetimler kimde var
Nerede bu kumdan kaleleri yapanlar
Halkı bu konutlarda oturmaya zorlayanlara
Kükreyelim arkadaşlar


Feryadımızı tüm dünya dinledi
Depremin sert tokatı ile inledi.




      Şiirsel bir konuya ancak bir şiirle başlanabilirdi bende başladım gitti. Çok yakışıklı zamanlar geçirmiyoruz ama etrafta çok yakışıklı abiler  birbirinden şuh açıklamalarla  herşeyin üstesinden geliyor ve ben buna şaşıyorum .


       İstanbul depreminin ve diğer depremlerin en büyük özellikleri  ana  depremden  sonra yıkıcı bir şiddetle daha yancı bir deprem daha oluyor. Bunu artık çoğunluk öğrendi. Japonyada da 9.2 lik deprem ardından tsunami geldi. Bu tür  etkiler biliniyordu yeni birşey olmayacaktı bizim için olmadı da.
         
       Vanda ki İlk deprem  herkesi hazırsızlık yakaladı ve  bunca canı aldı. Buna bir şekilde bahane bulunabilinir  çıkar ilişkileri , deprem  fikrinin zaman aşımına uğraması , eski yapılarda  oturanlara konut problemi ,  muhendislik eksikliklerden dolayı  dönüşüm olmaması  gibi  . Fakat iki hafta önce hazırsızlık yakalanılmış bir depremin ardından Bunca seferberlik , bunca haraketlilik , bunca tecrübe ve hazırlık varken   dün kü depremde ölenlerin katili deprem değil devlettir ve bu ahmaklıktır. İnsanlar devlet gibi olmazlar  bireysel düşünürler  ve iyi eğitimli olmadığı takdirde  kendi maddiyatını  bir çok insanın hayatından önceye koyabilirler. Ama devlet , halk için   olmuş en üst düzey kurum  br çok  kollara uzanmış bir ülke yönetimi  ilk depremin ardından  o önlemleri alamıyorsa  halka gerekli bilinçi o an veremiyorsa artık  ölenler için onları deprem öldürmedi diyebilirim.


       Ahkam keser gibi zeytinyağı olmakta neyin nesi kavramış değilim.  Ulan hergün posta koyan devlet yetkilerli var  danışmanlarının  ortak olduğu belli ki aynı taktikleri veriyor bütün bakanlara. Sırf çadır verdikleri için onlara dua eden kadınlara karşı sanki büyük nimet vermiş gibi böbrülenmek ayrı bir gurur meselesi . Halka onun olanı verirken  şahlanmak   yücelik değildir. Koskaca t.c. yönetim partisi  tecrübelerden ders çıkaramayıp  dediğim dedik çaldığım düdük konumunda bunca ölenlerin ardından gözyaşı dökmeye kalkıyorsa bu bir zaaftır.


     Bence japonlar bize gençlik marşı söyleyip yollayacaklarına anlayacağımız dilden  depreme karşı bizi bilinçlendirecek video çekip yollasınlar. Madem ki siz yapıyorsunuz biz anlamıyoruz bari siz bizi anlayın  zorla bize anlatın  bu japonlara açık çağrıdır.(sesim nereye kadar giderse)  Ama yinede  hem manevi hem maddi destek için helal olsun onlara . Ayrıca Japonların ölen doktorlarının  bir vanlıdan hiçbir farkı yoktur aynı üzüntüler onun içinde geçerlidir. Kocaman yüreği ile van için gönüllü çalışmasının mukafatını  birgün mutlaka alacaktır belkide almıştır. Görünümü küçük yüreği büyük insanlar.  Selam olsun çekik gözlü dostlara .

6 Kasım 2011 Pazar

Bu Bayram 4 Gün

Kütlesi zihninden ağır
Bacakları artık  bedeni taşımaktan helak olan
Ve en sevdiği rakam 4 olan
Bindiği tüm araçlarda en güzel yeri alıp , saatlerce oturan
Sakalı gür , gül kolayasını seven , Ya bismillah abiler.


Sırf kesmek için kesen ,
Allah ile arayı bozmaktan korkan
Samimiyetten uzak , ama ölüme her daim yakın
Ada Parsel numarasıyla  tapusu elinde
Yerini  iki yıl evvelinden ayırtmış
Yani sırtını kıbleye verdiğini sanan cebinde tomarla parası olan
Düşünür seni ama  
ah ulan.


7de 1 ihitmal ile sevebilmek seni ve her kurbanda
Her kurbanda et yemediğini düşünmek ve gözyaşı dökememek.
Hakkını 4 gün mangal kömürüyle,
Hakkını  4 gün kavurma kokusuyla,
Hakkını  4 gün haşlama ile verebilmek
Nasırlı zihinlerde yer aldığını bilmek
Mücuzeyi yanlış anlayıp SEni korkudan sevebilmektir.


Saatin kaç olduğunu bilmeden ,
Bugünün ayın kaçına denk geldiğini  bayram afişlerinden öğrenmek
İstediğini yarım kilo  Pirzoladan çok   insanlık olduğunu
YApabileceğini yapmak ve  alın teriyle doyurabilmek istemek  çoçuklarını
Dilenmeyi sevmemek ama buna mecbur kalmak
Bunu bile bile sana sadaka  vererek hayır işlemek.
Birileri düşünür seni ama
Ah  ulan


Kum fırtınasının ortasındayız 3 denize kıyımız var
Kocaman bir yarım adayız  üstümüzde kışlık montlar
Göremeden mavilikleri  deniz ülkesinde yaşıyoruz
Herşey Allah için yapıyoruz ama kendimize müslüman oluyourz
Biz bişeyden korkuyourz ama Tanrım neyden  onu bilmiyoruz?




BİZ GALİBA BİRBİRMİZİ SEVMİYORUZ SADECE KORKUYORUZ.

5 Kasım 2011 Cumartesi

Biz Mitolojik Tanrıları Sevdik

Mitolojik tanrıları daha çok sevdirdiler bize
Yanı başımızda ebeveynler varken
Atatürkü  babamdan daha çok sevdirdiler küçükken
Korkuyorduk belki yanlış bişeyler yaparız sancısıyla
O zaman bilmezdim  babamın benim için  100 atatürk 100 che edeceğini.

4 Kasım 2011 Cuma

Sokak Her Zaman Çıplak



                       Bir zamanın çıplak  sokakları şayet ,   işin olmuşsa , hergün gidip geldiğin evin olmuşsa ve kapınada numara konmuşsa, artık sokak çıplak değildir. Nü sevdiğin sokaklar  üstüne hırka geçirmiş karşında düğmelerini iliklemiştir. Artık çıplak olan sensindir , herşeyinle sabitsindir.
                       Bir  uslanmaz  kaygının kıvılcımları kurcalıyor beynimi . Dünde  vardı bugünde var gelecekte  ise muamma . Gelecekte muamma zaten bütün sorunda  burda  , gençsen  geleceğinde muamma . Bir başlık atıp altına bir kitap dolusu kadar   hayat anıları yazabilecek olan   ama  bunları kayda bir türlü değdiremeyen  yada kayda değdirenin bir türlü olmadığı genç, ne yapsın  , ne yapsa yeridir. En güzeli olsun ister ama  ne yaptıysa çabuk söner. Parasının satın almadığını  çok çalışarak elde etmeyi düşünmek bir kenara  , aile istediği memurluğu düşünmek öbür kenara, bir o kenara bir bu kenara  hop hop altın top. Çok çabuk aldılar hayallerimizi bir dahada vermediler. Bencildiler , incittiler 
                      Olmak istediğin ile olduğun kişi arasındaki farklar hergün artıyorsa  ,küçükken korktuğun şeyler bugün  verdiğin öğütler arasına giriyorsa , takım elbisen hergün seni çevreliyorsa korkmana gerek yok gayet doğal , sen insansın. Sisteme hergün lanet edip sistemin  çarkını döndürmeye çalışmak  suç değil  mecburiyet . Keşke olmasaydı , bari bu kadarı olmasaydı ,en azından biraz ümit olsaydı da hayaller yaşasaydı  işte o kadar bile olmadı. Küçükken istediğin evi başkası aldı  , sevdiğin kız şimdi anne  ve gittiğin o park şimdi kerhane.  Biz büyüdük ve değişti dünya.
                        Verilmemiş bir çok fırsatı almamak için hiç bir sebep yok . Biz sokakları çıplak sevdik  ,gençtik sarhoştuk  şayet  şimdi robotsak hergün aynı yerden gidip aynı şeyi yiyorsak sistem ile haşir neşir olmuşsak sokak bize koynunu çoktan kapatmış, yeleğini giymiştir Herşeyin olduğu gibi bunun da bir exiti olmuştur, olacaktır .İstemeyi bilmeli ,yapmak için ise harakete geçmeli , aslıdna birazda cahil cesareti gerekli yoksa zaman kalmadı o bile bitti. Sokaklar ise aslında hep çıplak onu giydiren sensin.

                 Ciddi ciddi bugün bir insanın hayatının geri kalanın ilk günüyse ve geçmiş o kadar da iyi değilse ,aklın hayallerinin peşindeyse , İYİKİ DOĞDUN  bebek Nice senelere.

31 Ekim 2011 Pazartesi

VAN ve ROCK

          Van depreminin haftasını doldurmuş bulunuyoruz gün itibariyle.Kockocaman bir hafta geçti. En azından bizim için geçti onlar için geçmek bilmedi izafiyet meselesi.  Resmi rakamlar  Van depreminde ölenlerin sayısının 500 , yaralıların ise 4000 in üstünde olduğunu söylüyor. Ama bu ülkede kimse resmi rakamlara inanmıyor. Sonsuz saygı duyulan tek rakam zinciri  milli piyango rakamlarıdir.


         Depremin bu denli zararla vermesi çok üzücü ama Vanda olması  bazı bastırılmış duygularımızla bizi karşı karşıya bıraktı. Özellikle faşizmi meslek edinmiş bazı "dostlarımız" sosyal ağı  üzülenlerden daha hızlı kullanıp  ilahi adalet ,  eden bulur , hakettiler , allah cezalarını verdi şeklinde  laflarla seri bir şekilde aktivitelerde bulundular. Mum alevi gibi çabuk sönecek bir hızla ilerlediler ve yalnız kendi çevresini ısıtıp söndüler.
       Biz bu depremde  tekrar birlik olunabilecek kıvılcımlar yarattık. Biz bu depremde  zincirleri kırdık , ırka değil insanlığımıza baktık ,biz bu depremde harbi harbi ağladık . Bu da mutluluk verici elbette . Fakat  bu depremde aklını fikrini kaybedenlerde oldu , sağduyuyu unutanlar da oldu. Neyse nazar deyip geçmek var  bu kadar insanın dayanışmasını görmek  çok daha iyi .
     
       Depremle ilgi yazılacak anektod çok ama bu depremde bana göre yapılan en iyi organizasyonlardan biri  VAN  İÇİN ROCK konseri. 2 günlük kollektif bir çalışma ile 40 rock sanatçısı ve grubun sahne aldığı ve 3 günde 12.500 biletin satıldığı konser. Bu kadar sanatçının ve bu kadar insanın  bu durum için bişeyler yapma çabası içinde olması  takdir edilcek bişey hemde çok kısa bir sürede oluştu. Tabiki  üç kuruş kazanıpta  onu bile vana yollayanların , topladığı kağıtlardan gelen parayı yollayanların desteği gibi olamaz asal ama organziayon bazında  en iyisiydi bence.
       Van için rock konserinin  getirisi aslında çok uçuk bir rakam değil. Gelen para , atılan smsler , satılan bilet ve yardımlarla birlikte  max. bu konserin vana katkısı 1 milyon olacaktır. Ama bu maddi katkısı . Bugün  tek başına  4 milyon dolar bağışlayanlar var   500 konut yaptırma vaadlerinde bulunan  kapitalist babalar var. Bunun ötesinde  Türkiyenin 13 tv kanalının ortak yayında toplanan 62 milyondan daha fazlasını 85 milyon hibe eden bir arap kralı abdullah var. Maddiyatta çok anlı şanlı değil ama maneviyatı en yüksek organizasyondu. O kadar insanın o kadar orta direğin bir zümrenin orada birlik göstermesi  belkide görmedikleri bir yer bile olsa bunu yapmasıı  ve çıkan sanatçıların hiçbirinin sahte sözler sarf etmemesi  Kralın 85 milyonundan ağaoğlunun  1.5 milyonundan  ve nicesinin milyonlarından  çok daha faydası olackatır.Emin onların içini bu daha çok ısıtıcaktır.Türkiyenin nasıl olması gerektiğini küçük bir şekilde gösterdikleri için bütün organizatörlere sonsuz teşekkürler.


              VAn yaralarını sarmaya başladı. Temennim kırkı çıkana kadar hatırlarız. Herşey untuluyor elbet ama bari yüzleri gülene kadar bekleyelim. Son olarak " İyiler varsa  kimse yanlız değildir."