Barındırdığım bütün misafir duyguları uğurlamaya başladım yavaştan
Eksik etmedim ikramlarında, hepsine hayatımda yer verdim
Bohçası elinde olanda vardı, kendini hiç gitmeyecekmişcesine kalıcı zanneden de
Ruhumun sokak aralarında darbuka çalmayı teklif etmiştim ben onlara
Ben onlara Ziyafet sofrasında yer verdim karşılıksız
İstediğim altyazısı huzur olan bir film , film içinde bir hayattı
Hayat içinde başrolde sen , ipek bir gecelik içinde yekin yeki sen
Çokomele Muhalefet
Muhalefet Eden İyiyi İster
20 Ekim 2012 Cumartesi
2 Aralık 2011 Cuma
İNSAN TOPLUM İLİŞKİSİ
Toplum kişinin aynasıdır ve insanın kabesi ana rahmidir. Kişi nereye dönerse dönsün , aynada yine baktığı kendisidir gördüğü ise ailesidir yaşadığı toplumdur.
İnsan , sahip olduğu aileyi , dilini , dinini, ırkını , doğduğu toprakları , ailesinin statüsünü seçme şansına sahip değildir. Kendisi için tamamen tesadüfü ve şansa olack yaşamı, sahip olduğu aile için planlı bir çalışmanın ürünüdür. Yani kişinin bu şartlarda kısmı özgürlük alanı bulunmaktadır O kısmi özgürlük alanıda aileisnin ona hazırladığı şartlarla ortadan kalmakta ve ergen yaşa kadar ailesinin özgürlük anlayışını yaşmaktadır. Nitekim aile bireyleride doğduğunda bu şartları seçme imkanı yoktu. Ailesinin ve toplumun kısmı özgürlük anlayışı iiçinde yetişen birey daha sonra oluşacak kendi düşüncelerini uygulamakta zorluk çeker. Örneğin din değiştirmenin yadırgandığı bir toplumda yetişkin yaşa gelen birey din değiştirmek istediğinde bunun özgürce dile getiremez ve yaşam imkanı bulmaz yaşadığı takdirde ise çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalır. Yani toplum ve aile insanı etkileyen en önemli faktördür. Toplum yapısı kişinin özgürlük sınırlarını belirlemesindeki en büyük yardımcısıdır.Bu şekilde kişinin takındığı davranışların sergilediği hareketlerinde en büyük etkileyici faktörüdür. Toplum bu kadar etkiliyken kişinin davranışlarında ,bireiyn yaptığı kötü hareketleri , oluşturduğu eski tutumu kabulde etmez. Yani toplum kendi içinden yetişen bir hırsızın davranışlarında etkili olduğunu kabul etmezken başarılı bir doktorun kendi içinden yetişmiş olduğunu rahatça ifade eder.
Kimse hırsız , katil yada doktor olarak doğmaz ve her bebek masumdur. Masum olarak safa doğan çocukları kötülük yapma iten şartları hazırlayan toplumdur. Bir bebeğin katil doğmayacağı aşikardır. İleride bu bebek şayet katil oluyorsa da bunun en büyük sebebi toplum şartlarıdır. Ve asıl katil yeterli eğitim verememiş toplumdur. Fakat yüzsüz toplumun böyle bir öz eleştiriye sahip olduğunu görmek nerdeyse imkansızdır.Öyle ki bu bireyleri ayıklamak ve engellemek için eğitmi düşünmekten acizler ve güngectikçede kişiye yönelik cezai yöntemi geliştirme çabası içine girmişlerdir. Bundan 3 sene öncesine kadar bile devlet bakanları daha geniş modern hapishane vaadleri veiriken gurur verici bir iş yaptığını sanmaktaydı. Aynı bakan toplulukları eğitimi dahada paralı hale de getirerek ayıklama işlemini bariz hale getirmiştir. Kendisinde hata bulmayan yüzsüz toplumun bu tutumu toplumlar arası sınıfı gittikçe de açar hale gelmektedir. Eğitim kurumları yerine hapishaneleri modernleştiren toplum bu sistemle ancak kıçına kına yakabilir.
KENDİ YETİŞTİRDİĞİ KATİLİ YİNE KURDUĞU MAHKEMELERDE YİNE KENDİSİNİN İDAM ETMESİ YILLARCA HAPİSE ÇARPTIRMASI AHMAKLIKTIR VE DEĞİŞTİRİLMEMİŞ BİR GERÇEKTİR. 21.Y.Y. HALA EĞİTİMİN (AMA HERKES İÇİN EŞİT VE ÜCRETSİZ EĞİTİMİN )ÖNEMİNİ ANLAŞILMAMIŞ OLMASI MESELEYE NE KADAR DAR YÜZEYSEL BAKTIĞIMIZIN KANITIDIR. KATİL TOPLUM, KENDİ YETİŞTİRDİĞİ KATİLİN ,KATİLİDİR.
HAPİSHANELER DEĞİL OKULLAR AÇILSIN, SİLAHLI GÜVENLİKLER DEĞİL ÖĞRETMENLER YETİŞSİN. DOKTORLAR KURŞUN YARASI TEMİZLEMEK İÇİN DEĞİL TIPTA İLERLEME İÇİN ÇALIŞSIN , KANSER İÇİN ÇALIŞSIN. AMA ART NİYETLİ KIT ZİHNİYELİ ŞAHSİYETLER BUNU HEP ÖNÜNE GEÇTİLER VE KENDİ İSTEDİKLERİ DÜZENİ YARATMA ÇABASINDA BAŞARILI OLDULAR. TOPLUMDAKİ STATÜSÜNÜ KORUMA İSTEDİĞİ ONLARI BENCİLLEŞTİRDİ MAYMUNLAŞTIRDI. DÜZENDE KAYBEDECEĞİNİ BİLDİĞİ İÇİN DÜZENSİZLİĞİ İSTEYEREK BASKININ HEGOMONYASINI KULLANDI VE STATÜSÜNÜ KORUMUŞ OLDU. SINIFINI KORUDU FARKINI KORUDU
SONUÇ OLARAK TOPLUM KENDİ KATİLİNİN KENDİ RAHMİNİN ESERİ OLDUĞUNU KABULLENMELİ VE ÇÖZÜM YOLUNU DÜŞÜNEREK BULMALI.ART NİYETİN ,BENCİLLİĞİN İNSANI MAYMUNLAŞTIRDIĞINI VE NESLİNİ TÜKETTİĞİNİ GÖRMELİ .AYRICA EĞİTİMİN ÖNEMİNİ ANLAMK İÇİN KİMSEYE DE BİRKAÇ YÜZYIL LAZIM DEĞİL.
Kimse hırsız , katil yada doktor olarak doğmaz ve her bebek masumdur. Masum olarak safa doğan çocukları kötülük yapma iten şartları hazırlayan toplumdur. Bir bebeğin katil doğmayacağı aşikardır. İleride bu bebek şayet katil oluyorsa da bunun en büyük sebebi toplum şartlarıdır. Ve asıl katil yeterli eğitim verememiş toplumdur. Fakat yüzsüz toplumun böyle bir öz eleştiriye sahip olduğunu görmek nerdeyse imkansızdır.Öyle ki bu bireyleri ayıklamak ve engellemek için eğitmi düşünmekten acizler ve güngectikçede kişiye yönelik cezai yöntemi geliştirme çabası içine girmişlerdir. Bundan 3 sene öncesine kadar bile devlet bakanları daha geniş modern hapishane vaadleri veiriken gurur verici bir iş yaptığını sanmaktaydı. Aynı bakan toplulukları eğitimi dahada paralı hale de getirerek ayıklama işlemini bariz hale getirmiştir. Kendisinde hata bulmayan yüzsüz toplumun bu tutumu toplumlar arası sınıfı gittikçe de açar hale gelmektedir. Eğitim kurumları yerine hapishaneleri modernleştiren toplum bu sistemle ancak kıçına kına yakabilir.
KENDİ YETİŞTİRDİĞİ KATİLİ YİNE KURDUĞU MAHKEMELERDE YİNE KENDİSİNİN İDAM ETMESİ YILLARCA HAPİSE ÇARPTIRMASI AHMAKLIKTIR VE DEĞİŞTİRİLMEMİŞ BİR GERÇEKTİR. 21.Y.Y. HALA EĞİTİMİN (AMA HERKES İÇİN EŞİT VE ÜCRETSİZ EĞİTİMİN )ÖNEMİNİ ANLAŞILMAMIŞ OLMASI MESELEYE NE KADAR DAR YÜZEYSEL BAKTIĞIMIZIN KANITIDIR. KATİL TOPLUM, KENDİ YETİŞTİRDİĞİ KATİLİN ,KATİLİDİR.
SONUÇ OLARAK TOPLUM KENDİ KATİLİNİN KENDİ RAHMİNİN ESERİ OLDUĞUNU KABULLENMELİ VE ÇÖZÜM YOLUNU DÜŞÜNEREK BULMALI.ART NİYETİN ,BENCİLLİĞİN İNSANI MAYMUNLAŞTIRDIĞINI VE NESLİNİ TÜKETTİĞİNİ GÖRMELİ .AYRICA EĞİTİMİN ÖNEMİNİ ANLAMK İÇİN KİMSEYE DE BİRKAÇ YÜZYIL LAZIM DEĞİL.
16 Kasım 2011 Çarşamba
Payıma Düşen Kader Sana NE Diyeyim
Nerde yakalandık böyle bu tufana?
Nehirleri aşmayı düşünmek tamamda batmakta neyin nesi henüz yolun başındayken .
Saat yönünde dönüyor hayat hergün , senin bittiğin yerde bu hayatta bitecek. Mutlu olmak istiyorsun çaresini arıyorsun ama hep meşgul çalıyor. Her daim yolcu kalıcağını bilmek kötü şey.
Bana Bir bilet kes bu son olsun.
Bu yolun sonu olmalı diye düşünmek anadan doğma bir fikir bizim için , tabi onun içinde .17 yaşa gelmesi bir şeyler için yeterliydi ve sakalları da tam anlamıyla çıkmıştı. Ona göre her şey olabilirdi. Ölmekten korkmamak için her gün ölüme yakın yaşamak gerekirdi. O da tam böyle yaşıyordu. Tam bir fakir romanı olacak onun için, edebiyat yapabilse ya bide fakir edebiyatını tanısa herkes.
Tek derdi annesi , tek gücü annesi , tek desteği annesi . Keşke babamda olsaydı demedi çünkü hiç bilmediği bir duyguyu istemek çaresizliğe inançla bağlanmak gibi geliyordu. Bir günün kaçta kaçında çalışması laızm insanın karnını doyurabilmesi için? 6 , 8 , 10 , 12
Uyumak dışındaki her saat çalışması gerekiyorsa sırf annesiyle doyabilmesi için, ben böyle işin ... diye düşündü hergün. 17 sinde 30 gibi görünmesinin nedenini açıklayacak hiçbir kitap yoktu. Ve bunun adalet olduğunu söyleyebilecek bir dindar.Onun için öncesi yok anlatmaya da gerek yok artık yeni var miladınıda çizdi ve kendisinin mesihi kendisiydi. Zor oldu ama yapmalıydı yapacaktı.
Buna benzer çok şey geçiyordu aklından ,kafasını bir demir parçasına dayamış içmesini bilmediği sigarayı elinde tutarken. Geliyorlar görüyor ama hala aklı annesinde kalıyor. Bir parçası onu tutuyordu ama son kez bağırıyorlardı gemi kalkıyorrrrrr diye . Mülteci olmak biraz para kazanıp annesini rahata kavuşturmak istediği tek şey. Hatta gelince annesinin istediği bir kızla hemen evlenip mutluluğu bu kısa tabloya sığdırmak istiyordu. Şimdi annesnden ona dair yanında olan tek şey birlikte çektirdiği bir resim.
NE kadar çok insan var böyle , sanki bütün bir kasaba buralardan kaçıyor gibi geldi bir an . Yanında öksüren adam için , ses tonundan anladığı kadarıyla , iyide bu yolculuk için çok yaşlı diye düşündü.
Bebek mi?
Ağlayan bebek vardı gemide göremediği bir yerlerde.Denizin karanlığı yetmiyordu sanki gemide de hiç yoktu. Kimin nerede olduğunu ancak öyle anlayabilirdi. Ama sürekli ona dokunan birileri vardı sağında solunda önünde arkasında rahat edemedi bir türlü. Bebek ağlamaya devam ederken kadının susması için ona tokat attığını anladı
Terliyordu , mendilini çıkarmak için bile haraket etmesi zordu. Kaç saat daha dayanabileceğini düşündü. Sonra mendil için bir hamle yaptı ve çıakrtıp terini silmeye başladı. Bebeğin tekrar ağlamaya başladığını duyunca güldü . Yan tarafta ise yaşlı adamın öksürdüğünü duyuyordu hala, biraz yatabilseydi ya ne güzel olurdu. Yanındaki yaşlı adamın birşeylere yaslandığını farketti plastik gibi bişeydi belli , bende de olsaydı bende rahat ederdim biraz diye düşündü .
Saat kaçtı acaba?
Bir parça yemek olsaydı keşke , mola veirirmiydikk , şu lanet bebek en zaman susacak , bu adam nedne ilacını içmiyor offf . Kaptanın yanına gidebilirmiydim ki? sabah olsa keşke ışık oslaydı biraz.
4 ambulans kıyıda bekliyordu. Bot ile gelen 3 kişi battaniyeye sarılı bebeği hemen ambulansa soktular. Nefes alıyordu ama çok üşümüştü. Hemen hastaneye götürdüler bebeği . Batmış olan geminin içinde ki tek canlıydı o. Şişme bir yastığa sarılı bir şekilde duruyordu deminin etrafında .
Batmış gemidekileri kurtarmak için seferber oldu bütün dalgıçlar , kurtarma ekipleri , anlaşılana göre ülkeye kaçak insan sokmaya çalışan bir kaçak yolcu gemisiydi. Dalgıçlar su üstüne çıkmış insanların nabızlarına bakıyorlardı, yaşıyor olma ihtimalini düşünerek . Ortalik mahşer yeriydi her tarafta cesetler görünüyordu .Ekipler cesetleri örtmek için örtü bulamıyordu.
Panik yapmayın panik yapmayın bağırıyordu tok sesli bir adam. Herkesin kurtulacağından bahsediyordu ama kimse ona inanmıyordu. Gemi su almaya çoktan başlamıştı. Onun film gibi düşünecek bir hayatı yoktu onun bir tek düşünecek annesi vardı ve onu düşündü çok kısa süre. Daha fazla düşünemezdi çünkü panik onuda kaplamıştı. Herkes ayaklanmaya bağladı. Ağlayan bebeği sesler içinde ayırt edebiliyordu ,ses sanki dahada yakına geliyordu.
Genç bir çocuğun cesedini çıkarttı dalgıç hemen gemideki ekibe doğru uzattı. Gemiden hemen onu içeriye götürdüler nabzına tekrar baktılar ama ölüydü. Üzerine baktılar kimlik için ama üstünden tek çıkan bir resimdi . Bir anne ve yanında ufak oğlu. Köy yerinde çekildiği belliydi ıslanmıştı ama belli ediyordu. Ekipler resmi aldılar üzerini örttüler . Resmi bir tanesi kendi cebine koydu ve diğerleriyle ilgilenmeye başladılar.
Bu devirde yaşayabilmek zor dedi kurtarma gemisinde ki adam. Bu insanların bir umut ile gitmeye çalıştıklarından bahsettiler akşam saatlerinde. Artık herkes çıkartılmış tek canlı ise bir bebek kalmıştı. Onuda kimin şişme yastığa bağladığını öğrenemeyeceklerdi. DAha önce mudahale şanslarını tartışmaya başladı kurtarma ekipleri zor bir akşam geçirdiler malum.
İçlerinden bir bayan yaşlı gemi çalışanına
-Üstümü değiştirmek için odasını kullanabilmiyim diye sordu. Evet cevabını duyacağına emindi ve adamın odasına doğru ilerlerdi. Sırılsıklam olmuştu ve yıpranmıştı. Adam ona kapıyı açtıktan sonra gitti.
Her tarafı yazılarla resimlerle doluydu oda . Özlem dolu şiirler ve yazılar . Eskiye dair bir çok resim ister istemez bakıyordu ki dolabın üstündeki resmi gördü. Heyecan bastı birden her yerini aslında bu korkuydu belkide çaresizlikte denebilirdi.Cebinde ki resmi çıkarttı . Denizden çıkarttığı gençten bulduğu resime baktı birde dolapta resme. Uzun süre bekledi oda da
Çoçuğun onun oğlu olduğunu düşüncesi aklına hemen yerleşti. Ama adamın oğlunu tanımamış olmasının nedenini düşündü. NE yapmalıydı? Nasıl yapmalıydı ? Nasıl anlatmalıydı ki ? İlkkez ölüm habneri vermeyecekti ama bu sefer çok tuhaf hissetmişti kendini.
Yaşlı adam kapıyı çaldı.
-ordamısınız bayan diye sordu. Çıkıyorum cevabını alınca bir süre daha bekledi. Kadın odadan çıkınca adam bir şeyinin olup olmadığını sordu. Uzun süre kalmıştı.
Biraz sonra adam odaya girdi üstünü değiştirmek için . Oda yorgundu birçok ceset görmüş ve duygulanmıştı aklına oğlu ve karısı gelmişti. Üstündekileri çıkartırken gözü dolaba ilişti ve titriyordu. Karısı ve çocuğunun olduğu resmin aynısından bir tane daha duruyordu vede ıslaktı.
Üstünde" buradayım baba" yazan bir not
11 Kasım 2011 Cuma
JAPONUN BİRİ BİRGÜN
Fayların başını enkazlar sarmış
Gözyaşları durmaz akar
Kim bilir güneş ufuktan ne zaman doğar,
Tutunalım arkadaşlar
Feryadımızı tüm dünya dinledi
Depremin sert tokatı ile inledi inledi
Bu binalar ve denetimler kimde var
Nerede bu kumdan kaleleri yapanlar
Halkı bu konutlarda oturmaya zorlayanlara
Kükreyelim arkadaşlar
Feryadımızı tüm dünya dinledi
Depremin sert tokatı ile inledi.
Şiirsel bir konuya ancak bir şiirle başlanabilirdi bende başladım gitti. Çok yakışıklı zamanlar geçirmiyoruz ama etrafta çok yakışıklı abiler birbirinden şuh açıklamalarla herşeyin üstesinden geliyor ve ben buna şaşıyorum .
İstanbul depreminin ve diğer depremlerin en büyük özellikleri ana depremden sonra yıkıcı bir şiddetle daha yancı bir deprem daha oluyor. Bunu artık çoğunluk öğrendi. Japonyada da 9.2 lik deprem ardından tsunami geldi. Bu tür etkiler biliniyordu yeni birşey olmayacaktı bizim için olmadı da.
Vanda ki İlk deprem herkesi hazırsızlık yakaladı ve bunca canı aldı. Buna bir şekilde bahane bulunabilinir çıkar ilişkileri , deprem fikrinin zaman aşımına uğraması , eski yapılarda oturanlara konut problemi , muhendislik eksikliklerden dolayı dönüşüm olmaması gibi . Fakat iki hafta önce hazırsızlık yakalanılmış bir depremin ardından Bunca seferberlik , bunca haraketlilik , bunca tecrübe ve hazırlık varken dün kü depremde ölenlerin katili deprem değil devlettir ve bu ahmaklıktır. İnsanlar devlet gibi olmazlar bireysel düşünürler ve iyi eğitimli olmadığı takdirde kendi maddiyatını bir çok insanın hayatından önceye koyabilirler. Ama devlet , halk için olmuş en üst düzey kurum br çok kollara uzanmış bir ülke yönetimi ilk depremin ardından o önlemleri alamıyorsa halka gerekli bilinçi o an veremiyorsa artık ölenler için onları deprem öldürmedi diyebilirim.
Ahkam keser gibi zeytinyağı olmakta neyin nesi kavramış değilim. Ulan hergün posta koyan devlet yetkilerli var danışmanlarının ortak olduğu belli ki aynı taktikleri veriyor bütün bakanlara. Sırf çadır verdikleri için onlara dua eden kadınlara karşı sanki büyük nimet vermiş gibi böbrülenmek ayrı bir gurur meselesi . Halka onun olanı verirken şahlanmak yücelik değildir. Koskaca t.c. yönetim partisi tecrübelerden ders çıkaramayıp dediğim dedik çaldığım düdük konumunda bunca ölenlerin ardından gözyaşı dökmeye kalkıyorsa bu bir zaaftır.
Bence japonlar bize gençlik marşı söyleyip yollayacaklarına anlayacağımız dilden depreme karşı bizi bilinçlendirecek video çekip yollasınlar. Madem ki siz yapıyorsunuz biz anlamıyoruz bari siz bizi anlayın zorla bize anlatın bu japonlara açık çağrıdır.(sesim nereye kadar giderse) Ama yinede hem manevi hem maddi destek için helal olsun onlara . Ayrıca Japonların ölen doktorlarının bir vanlıdan hiçbir farkı yoktur aynı üzüntüler onun içinde geçerlidir. Kocaman yüreği ile van için gönüllü çalışmasının mukafatını birgün mutlaka alacaktır belkide almıştır. Görünümü küçük yüreği büyük insanlar. Selam olsun çekik gözlü dostlara .
8 Kasım 2011 Salı
6 Kasım 2011 Pazar
Bu Bayram 4 Gün
Kütlesi zihninden ağır
Bacakları artık bedeni taşımaktan helak olan
Ve en sevdiği rakam 4 olan
Bindiği tüm araçlarda en güzel yeri alıp , saatlerce oturan
Sakalı gür , gül kolayasını seven , Ya bismillah abiler.
Sırf kesmek için kesen ,
Allah ile arayı bozmaktan korkan
Samimiyetten uzak , ama ölüme her daim yakın
Ada Parsel numarasıyla tapusu elinde
Yerini iki yıl evvelinden ayırtmış
Yani sırtını kıbleye verdiğini sanan cebinde tomarla parası olan
Düşünür seni ama
ah ulan.
7de 1 ihitmal ile sevebilmek seni ve her kurbanda
Her kurbanda et yemediğini düşünmek ve gözyaşı dökememek.
Hakkını 4 gün mangal kömürüyle,
Hakkını 4 gün kavurma kokusuyla,
Hakkını 4 gün haşlama ile verebilmek
Nasırlı zihinlerde yer aldığını bilmek
Mücuzeyi yanlış anlayıp SEni korkudan sevebilmektir.
Saatin kaç olduğunu bilmeden ,
Bugünün ayın kaçına denk geldiğini bayram afişlerinden öğrenmek
İstediğini yarım kilo Pirzoladan çok insanlık olduğunu
YApabileceğini yapmak ve alın teriyle doyurabilmek istemek çoçuklarını
Dilenmeyi sevmemek ama buna mecbur kalmak
Bunu bile bile sana sadaka vererek hayır işlemek.
Birileri düşünür seni ama
Ah ulan
Kum fırtınasının ortasındayız 3 denize kıyımız var
Kocaman bir yarım adayız üstümüzde kışlık montlar
Göremeden mavilikleri deniz ülkesinde yaşıyoruz
Herşey Allah için yapıyoruz ama kendimize müslüman oluyourz
Biz bişeyden korkuyourz ama Tanrım neyden onu bilmiyoruz?
BİZ GALİBA BİRBİRMİZİ SEVMİYORUZ SADECE KORKUYORUZ.
Bacakları artık bedeni taşımaktan helak olan
Ve en sevdiği rakam 4 olan
Bindiği tüm araçlarda en güzel yeri alıp , saatlerce oturan
Sakalı gür , gül kolayasını seven , Ya bismillah abiler.
Sırf kesmek için kesen ,
Allah ile arayı bozmaktan korkan
Samimiyetten uzak , ama ölüme her daim yakın
Ada Parsel numarasıyla tapusu elinde
Yerini iki yıl evvelinden ayırtmış
Yani sırtını kıbleye verdiğini sanan cebinde tomarla parası olan
Düşünür seni ama
ah ulan.
7de 1 ihitmal ile sevebilmek seni ve her kurbanda
Her kurbanda et yemediğini düşünmek ve gözyaşı dökememek.
Hakkını 4 gün mangal kömürüyle,
Hakkını 4 gün kavurma kokusuyla,
Hakkını 4 gün haşlama ile verebilmek
Nasırlı zihinlerde yer aldığını bilmek
Mücuzeyi yanlış anlayıp SEni korkudan sevebilmektir.
Saatin kaç olduğunu bilmeden ,
Bugünün ayın kaçına denk geldiğini bayram afişlerinden öğrenmek
İstediğini yarım kilo Pirzoladan çok insanlık olduğunu
YApabileceğini yapmak ve alın teriyle doyurabilmek istemek çoçuklarını
Dilenmeyi sevmemek ama buna mecbur kalmak
Bunu bile bile sana sadaka vererek hayır işlemek.
Birileri düşünür seni ama
Ah ulan
Kum fırtınasının ortasındayız 3 denize kıyımız var
Kocaman bir yarım adayız üstümüzde kışlık montlar
Göremeden mavilikleri deniz ülkesinde yaşıyoruz
Herşey Allah için yapıyoruz ama kendimize müslüman oluyourz
Biz bişeyden korkuyourz ama Tanrım neyden onu bilmiyoruz?
BİZ GALİBA BİRBİRMİZİ SEVMİYORUZ SADECE KORKUYORUZ.
5 Kasım 2011 Cumartesi
Biz Mitolojik Tanrıları Sevdik
Mitolojik tanrıları daha çok sevdirdiler bize
Yanı başımızda ebeveynler varken
Atatürkü babamdan daha çok sevdirdiler küçükken
Korkuyorduk belki yanlış bişeyler yaparız sancısıyla
O zaman bilmezdim babamın benim için 100 atatürk 100 che edeceğini.
Yanı başımızda ebeveynler varken
Atatürkü babamdan daha çok sevdirdiler küçükken
Korkuyorduk belki yanlış bişeyler yaparız sancısıyla
O zaman bilmezdim babamın benim için 100 atatürk 100 che edeceğini.
4 Kasım 2011 Cuma
Sokak Her Zaman Çıplak
Bir uslanmaz kaygının kıvılcımları kurcalıyor beynimi . Dünde vardı bugünde var gelecekte ise muamma . Gelecekte muamma zaten bütün sorunda burda , gençsen geleceğinde muamma . Bir başlık atıp altına bir kitap dolusu kadar hayat anıları yazabilecek olan ama bunları kayda bir türlü değdiremeyen yada kayda değdirenin bir türlü olmadığı genç, ne yapsın , ne yapsa yeridir. En güzeli olsun ister ama ne yaptıysa çabuk söner. Parasının satın almadığını çok çalışarak elde etmeyi düşünmek bir kenara , aile istediği memurluğu düşünmek öbür kenara, bir o kenara bir bu kenara hop hop altın top. Çok çabuk aldılar hayallerimizi bir dahada vermediler. Bencildiler , incittiler
Olmak istediğin ile olduğun kişi arasındaki farklar hergün artıyorsa ,küçükken korktuğun şeyler bugün verdiğin öğütler arasına giriyorsa , takım elbisen hergün seni çevreliyorsa korkmana gerek yok gayet doğal , sen insansın. Sisteme hergün lanet edip sistemin çarkını döndürmeye çalışmak suç değil mecburiyet . Keşke olmasaydı , bari bu kadarı olmasaydı ,en azından biraz ümit olsaydı da hayaller yaşasaydı işte o kadar bile olmadı. Küçükken istediğin evi başkası aldı , sevdiğin kız şimdi anne ve gittiğin o park şimdi kerhane. Biz büyüdük ve değişti dünya.
Verilmemiş bir çok fırsatı almamak için hiç bir sebep yok . Biz sokakları çıplak sevdik ,gençtik sarhoştuk şayet şimdi robotsak hergün aynı yerden gidip aynı şeyi yiyorsak sistem ile haşir neşir olmuşsak sokak bize koynunu çoktan kapatmış, yeleğini giymiştir Herşeyin olduğu gibi bunun da bir exiti olmuştur, olacaktır .İstemeyi bilmeli ,yapmak için ise harakete geçmeli , aslıdna birazda cahil cesareti gerekli yoksa zaman kalmadı o bile bitti. Sokaklar ise aslında hep çıplak onu giydiren sensin.
Ciddi ciddi bugün bir insanın hayatının geri kalanın ilk günüyse ve geçmiş o kadar da iyi değilse ,aklın hayallerinin peşindeyse , İYİKİ DOĞDUN bebek Nice senelere.
31 Ekim 2011 Pazartesi
VAN ve ROCK
Van depreminin haftasını doldurmuş bulunuyoruz gün itibariyle.Kockocaman bir hafta geçti. En azından bizim için geçti onlar için geçmek bilmedi izafiyet meselesi. Resmi rakamlar Van depreminde ölenlerin sayısının 500 , yaralıların ise 4000 in üstünde olduğunu söylüyor. Ama bu ülkede kimse resmi rakamlara inanmıyor. Sonsuz saygı duyulan tek rakam zinciri milli piyango rakamlarıdir.
Depremin bu denli zararla vermesi çok üzücü ama Vanda olması bazı bastırılmış duygularımızla bizi karşı karşıya bıraktı. Özellikle faşizmi meslek edinmiş bazı "dostlarımız" sosyal ağı üzülenlerden daha hızlı kullanıp ilahi adalet , eden bulur , hakettiler , allah cezalarını verdi şeklinde laflarla seri bir şekilde aktivitelerde bulundular. Mum alevi gibi çabuk sönecek bir hızla ilerlediler ve yalnız kendi çevresini ısıtıp söndüler.
Biz bu depremde tekrar birlik olunabilecek kıvılcımlar yarattık. Biz bu depremde zincirleri kırdık , ırka değil insanlığımıza baktık ,biz bu depremde harbi harbi ağladık . Bu da mutluluk verici elbette . Fakat bu depremde aklını fikrini kaybedenlerde oldu , sağduyuyu unutanlar da oldu. Neyse nazar deyip geçmek var bu kadar insanın dayanışmasını görmek çok daha iyi .
Depremle ilgi yazılacak anektod çok ama bu depremde bana göre yapılan en iyi organizasyonlardan biri VAN İÇİN ROCK konseri. 2 günlük kollektif bir çalışma ile 40 rock sanatçısı ve grubun sahne aldığı ve 3 günde 12.500 biletin satıldığı konser. Bu kadar sanatçının ve bu kadar insanın bu durum için bişeyler yapma çabası içinde olması takdir edilcek bişey hemde çok kısa bir sürede oluştu. Tabiki üç kuruş kazanıpta onu bile vana yollayanların , topladığı kağıtlardan gelen parayı yollayanların desteği gibi olamaz asal ama organziayon bazında en iyisiydi bence.
Van için rock konserinin getirisi aslında çok uçuk bir rakam değil. Gelen para , atılan smsler , satılan bilet ve yardımlarla birlikte max. bu konserin vana katkısı 1 milyon olacaktır. Ama bu maddi katkısı . Bugün tek başına 4 milyon dolar bağışlayanlar var 500 konut yaptırma vaadlerinde bulunan kapitalist babalar var. Bunun ötesinde Türkiyenin 13 tv kanalının ortak yayında toplanan 62 milyondan daha fazlasını 85 milyon hibe eden bir arap kralı abdullah var. Maddiyatta çok anlı şanlı değil ama maneviyatı en yüksek organizasyondu. O kadar insanın o kadar orta direğin bir zümrenin orada birlik göstermesi belkide görmedikleri bir yer bile olsa bunu yapmasıı ve çıkan sanatçıların hiçbirinin sahte sözler sarf etmemesi Kralın 85 milyonundan ağaoğlunun 1.5 milyonundan ve nicesinin milyonlarından çok daha faydası olackatır.Emin onların içini bu daha çok ısıtıcaktır.Türkiyenin nasıl olması gerektiğini küçük bir şekilde gösterdikleri için bütün organizatörlere sonsuz teşekkürler.
VAn yaralarını sarmaya başladı. Temennim kırkı çıkana kadar hatırlarız. Herşey untuluyor elbet ama bari yüzleri gülene kadar bekleyelim. Son olarak " İyiler varsa kimse yanlız değildir."
Depremin bu denli zararla vermesi çok üzücü ama Vanda olması bazı bastırılmış duygularımızla bizi karşı karşıya bıraktı. Özellikle faşizmi meslek edinmiş bazı "dostlarımız" sosyal ağı üzülenlerden daha hızlı kullanıp ilahi adalet , eden bulur , hakettiler , allah cezalarını verdi şeklinde laflarla seri bir şekilde aktivitelerde bulundular. Mum alevi gibi çabuk sönecek bir hızla ilerlediler ve yalnız kendi çevresini ısıtıp söndüler.
Biz bu depremde tekrar birlik olunabilecek kıvılcımlar yarattık. Biz bu depremde zincirleri kırdık , ırka değil insanlığımıza baktık ,biz bu depremde harbi harbi ağladık . Bu da mutluluk verici elbette . Fakat bu depremde aklını fikrini kaybedenlerde oldu , sağduyuyu unutanlar da oldu. Neyse nazar deyip geçmek var bu kadar insanın dayanışmasını görmek çok daha iyi .
Depremle ilgi yazılacak anektod çok ama bu depremde bana göre yapılan en iyi organizasyonlardan biri VAN İÇİN ROCK konseri. 2 günlük kollektif bir çalışma ile 40 rock sanatçısı ve grubun sahne aldığı ve 3 günde 12.500 biletin satıldığı konser. Bu kadar sanatçının ve bu kadar insanın bu durum için bişeyler yapma çabası içinde olması takdir edilcek bişey hemde çok kısa bir sürede oluştu. Tabiki üç kuruş kazanıpta onu bile vana yollayanların , topladığı kağıtlardan gelen parayı yollayanların desteği gibi olamaz asal ama organziayon bazında en iyisiydi bence.
Van için rock konserinin getirisi aslında çok uçuk bir rakam değil. Gelen para , atılan smsler , satılan bilet ve yardımlarla birlikte max. bu konserin vana katkısı 1 milyon olacaktır. Ama bu maddi katkısı . Bugün tek başına 4 milyon dolar bağışlayanlar var 500 konut yaptırma vaadlerinde bulunan kapitalist babalar var. Bunun ötesinde Türkiyenin 13 tv kanalının ortak yayında toplanan 62 milyondan daha fazlasını 85 milyon hibe eden bir arap kralı abdullah var. Maddiyatta çok anlı şanlı değil ama maneviyatı en yüksek organizasyondu. O kadar insanın o kadar orta direğin bir zümrenin orada birlik göstermesi belkide görmedikleri bir yer bile olsa bunu yapmasıı ve çıkan sanatçıların hiçbirinin sahte sözler sarf etmemesi Kralın 85 milyonundan ağaoğlunun 1.5 milyonundan ve nicesinin milyonlarından çok daha faydası olackatır.Emin onların içini bu daha çok ısıtıcaktır.Türkiyenin nasıl olması gerektiğini küçük bir şekilde gösterdikleri için bütün organizatörlere sonsuz teşekkürler.
VAn yaralarını sarmaya başladı. Temennim kırkı çıkana kadar hatırlarız. Herşey untuluyor elbet ama bari yüzleri gülene kadar bekleyelim. Son olarak " İyiler varsa kimse yanlız değildir."
29 Ekim 2011 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)